Koronavirüs ABD-Çin ilişkilerini daha kötüleştiriyor - National Interest



Joseph S. Nye Jr. / National Interest / 03.04.2020

Koronavirüs Ocak'ta ortaya çıkmadan önce de Çin-ABD ilişkileri kötü bir haldeydi. COVID-19 krizi ikili ilişkileri daha da kötüleştiriyor ve bu durum her iki ülkede de liderlerin muazzam başarısızlığını gözler önüne seriyor.

COVID-19 salgını Çin'in güçlü ve zayıf yönlerini gösteriyor. Çin'in ilk aşamadaki sansürü ve uluslararası bilgi alışverişini kısıtlaması salgının büyümesine imkan verdi. Wuhan'da uygulanan sıkı karantina koronavirüsün yayılmasını azalttı ve sonrasında Çin salgın karşısında politikasının samimi ve doğru olduğuna yönelik propagandaya başladı. Daha da kötüsü, dışişleri bakanlığının bir sözcüsü, virüsün Wuhan'a ABD ordusu tarafından getirildiğini söyledi ve şimdi birçok Çinli buna inanıyor.

Trump yönetiminin beceriksizliği Çin'e yardımcı oldu. Milli Güvenlik Kurulu'nun pandemilerden sorumlu birimini dağıtan, Dünya Sağlık Örgütü bütçesine katkıları kesen, SARS ve grip salgınlarından sonra iki ülke arasında gelişen bilgi paylaşım kanallarını kısıtlayan yönetim, koronavirüs salgınında inkardan “Çin virüsü" suçlamasına geçti.

COVID-19 krizinin ötesinde, Amerika'nın Çin'e yönelik stratejisini nasıl şekillendireceğine dair daha büyük bir soru mevcut. Trump’ın süper güç rekabeti ve ticaret savaşlarına odaklanması, her iki ülkede de bir uyanışa yol açtı. Her ne kadar becerikli bir şekilde uygulanmamış olsa da, Trump yönetimi fikri mülkiyet hırsızlığı, teknoloji transferi zorlaması ve devlete ait işletmelere kredi desteği gibi haksız ticari uygulamalar nedeniyle Çin'i cezalandırmakta haklıydı. Mütekabiliyet ilkesinin gereği yapılmalıdır. Çin, Google ve Facebook'u güvenlik nedeniyle yasaklayabiliyorsa, ABD de Huawei veya ZTE'ye karşı benzer adımlar atabilir.

Ancak Trump’ın stratejisi yetersiz kalıyor çünkü bilgi devrimi ve küreselleşme dünya siyasetini değiştiriyor. ABD askeri bir güç olarak Çin'e üstün gelse bile, güvenliğimizi tek başımıza sağlayamayız. Ekonomik küreselleşmenin aksaklıklarına ve ticaret savaşlarının yol açtığı ayrışmaya rağmen, çevresel küreselleşme artmaya devam ediyor. Salgın hastalıklar ve iklim değişikliği tüm Amerikalıları tehdit ediyor ve bu sorunları tek başına çözemeyiz. Uyuşturucu, bulaşıcı hastalıklar, siber terörizm meselelerinde görüldüğü gibi sınırların daha silik hale geldiği bir dünyada yeni tehditler karşısında iş birlikleri ve kurumlar oluşturmak için yumuşak gücümüzü kullanmalıyız.

Nixon'dan beri Çin ve ABD ideolojik farklılıklara rağmen işbirliği yaptı. Asya'daki hızlı ekonomik büyüme güç değişikliklerine neden olsa da Asya'nın kendi içinde bir güç dengesi var. Çin'in gücü Japonya, Hindistan ve Avustralya ve diğerleri tarafından dengeleniyor. Hiçbiri Çin'in nüfuzunu istemiyor. Amerika Birleşik Devletleri bu ülkelerle ittifaklarını sürdürürse, geleneksel devletler arası rekabette Çin'in ABD'yi Batı Pasifik'ten çıkarma ihtimali düşük, dünyayı etkisi altına alma olasılığı daha da az olur. Washington geleneksel süper güç yarışında büyük kozlara sahip. Mesele, onları iyi oynayıp oynayamayacağı.

Etkili bir milli güvenlik stratejisi açısından daha önemli olan soru, ABD ve Çin'in, bir yandan geleneksel alanlarda süper güç rekabetine devam ederken diğer yandan pandemi ve iklim değişikliği gibi ulusötesi tehditlerle başa çıkmak için işbirliği yapıp yapamayacağıdır. “İşbirliği içinde rekabet” mümkün mü? Abartılı korkular ve en kötü durum senaryoları, dengeye dayalı böyle bir politikayı imkansız hale getirebilir.

Mevcut COVID-19 krizi bir sınav olarak karşımızda. İlk olarak, her iki taraf da propaganda savaşlarında yoğunluğu düşürmelidir. İkincisi, eğer 1918 salgını bir emsal ise, gelecekte yeni COVID-19 dalgalarını göreceğimizin farkında olmamız ve işbirliği için hazır olmamız gerektiğini anlamalıyız. Üçüncüsü, yeni COVID-19 dalgaları görece yoksul ülkeleri etkileyecek ve Üçüncü Dünya'daki salgın bize zarar verecek. Hem kendi çıkarları açısından hem de insani nedenlerden ötürü ABD ve Çin, COVID-19 ile mücadele için tüm ülkelere açık olan yeni bir BM fonuna cömert katkılarını duyurmalıdır. Ve dördüncüsü, insanların bu yeni virüs hakkında hala birbirlerinden öğrenmeleri gereken ne kadar çok şey olduğuna bakıldığında, bilim insanları ve tıp uzmanları arasında on yıl önce var olan güçlü iletişim ağını yeniden kurmalıyız. Daha da iyisi, siyasi destek sağlamak ve bürokratik prosedürleri azaltmak için Başkan Yardımcısı Pence ve Çin Başbakanı Li Keqiang'ın başkanlık edeceği bir COVID-19 yüksek komisyonu kurmak. Aksi takdirde COVID-19'un bize öğrettiği, gerçek bir milli güvenlik stratejisinden yoksun olduğumuz olacaktır.

tercumeodasi.org