Tedavi hastalıktan kötü olmamalı - Project Syndicate



Peter Singer, Michael Plant / Project Syndicate / 06.04.2020

Bugün itibariyle, dünya nüfusunun yaklaşık yarısı, neredeyse dört milyar insan, hükümetlerin COVID-19'un yayılmasını durdurma amacıyla uyguladığı sokağa çıkma kısıtlamaları altında bulunuyor.

Bu kısıtlamalar ne kadar sürmeli? Cevabı açık; İngiltere Başbakanı Boris Johnson'ın söylediği gibi, "COVID-19'u yenene” kadar. Ama bu tam olarak ne zaman olacak? Dünyada tek bir COVID-19 vakası kalmayana kadar mı? O gün asla gelmeyebilir. Aşı veya etkili bir tedavi bulunana kadar mı? Bir yıl, belki çok daha uzun bir süre alabilir. Bu kadar uzun süre insanları evde tutmak, toplumsal hayatı durdurmak, restoranları, parkları, okulları ve işyerlerini kapalı tutmak istiyor muyuz?

Bunu söylemek bize acı veriyor ancak ABD Başkanı Donald Trump haklı: “Tedavinin hastalıktan daha kötü olmasına izin veremeyiz.” Kısıtlamaların sağlık açısından yararları var: COVID-19 ve diğer bulaşıcı hastalıklardan ölümler azalacak. Ancak gerçek sosyal ve ekonomik maliyetleri de var: Üçünü söyleyecek olursak sosyal izolasyon, işsizlik ve yaygın iflaslar. Bu sorunlar henüz tam olarak görünür değil, ama yakında olacaklar.

Pratikte bu şekilde artılar-eksiler olmadığını, kısıtlamaların hem hayatları kurtarmak hem de ekonomi için daha iyi olduğunu ısrarla savunanlar var. Bu bir temenni gibi görünüyor. Muhtemelen, bu görüşte olanlar kısıtlamaların yakında sona ereceğini tahmin ediyor. Ancak COVID-19'u yok etmeden önce kısıtlamaları kaldırırsak, bu hastalık nedeniyle can kayıpları olacaktır. Hayat kurtarmak ile geçim kaynaklarını kurtarmak arasında dengeyi bulmak o kadar kolay değil.

Kısıtlamaları sonlandırmak için doğru zamanın bugün ile önümüzdeki 10 yıl içinde bir tarih olduğunu söylemek yanılma payınızı oldukça azaltır. Ama bu yanıtın pek faydası yok. Bundan daha yararlı bir cevap istiyorsak, dengeyi bulmak için neler yapılabileceğini dikkatlice düşünmeliyiz.

İlk olarak, koronavirüse karşı alınan tedbirlerin potansiyel maliyetlerini göz ardı etmemeliyiz. Psikoloji alanında yapılan araştırmalar “mağdurun belli olması etkisi” denilen bir olguya işaret ediyor. İnsanlar, görece geniş, belirsiz bir grubun her bir üyesine dağılacak bir yardım yapmaktansa, aynı yardımı, bilinen, belirli bir mağdura sağlamayı tercih ederler. "Mağdurun belli olması etkisi"nin ahlaki açıdan hatalı olduğunu düşünüyoruz. Fayda görenin tam olarak kim olduğunu bilmesek de, mümkün olduğunca çok iyilik yapmaya çalışmalıyız.

Benzer bir durum COVID-19 hakkındaki kolektif düşüncemizi sınırlıyor olabilir: Bilinen, belirli bir acı kaynağına odaklanıyoruz ve diğer sorunları göz ardı ediyoruz. Hastane otoparklarına kurulan çadırlarda ölen insanların görüntüleri, bu korkunç ölümlerden kaçınma çabalarımızın toplumda yaratabileceğimiz daha büyük zararları görmemize engel oluyor olabilir mi?

İkinci olarak, hayatları kurtarmak ile geçim kaynaklarını korumak arasında dengeyi bulmak için farklı sonuçları tek bir değer birimine dönüştürmek gerekir. Hayatları kurtarmak için ekonomiyi boğmamızın gerekip gerekmediğine dair güncel tartışmayla ilgili bir sorun da, “kurtarılan yaşamlar” ile “kaybedilen GSYİH”i doğrudan karşılaştıramamamızdır. Bunları ortak bir birime çevirmeliyiz.

Kısıtlamaların uzun sürmesi, şimdikinden daha az doktor, hemşire ve ilaç maliyetini karşılayabilecek daha küçük bir ekonomiye yol açacaktır. İngiltere'de ulusal sağlık sistemi, bir hastaya ekstra bir yıl daha sağlıklı bir yaşam sunabilmek için yaklaşık 25.000 £ (30.000 $) ödeyebileceğini tahmin ediyor.

Kısıtlamaların ekonomiye maliyetinin ne kadar olacağını tahminen hesaplarsak, şimdi virüse karşı uygulanan tedbirlerle kazanabileceğimiz sağlıklı yaşam yıllar ile gelecekte daha küçük bir ekonomi nedeniyle kaybedebileceğimiz yılları karşılaştırabiliriz.

Bu karşılaştırmayı yapmaya yönelik yeterince titiz girişimleri henüz görmedik. Bir ekonomist olan Paul Frijters'in kabaca bir hesapla yaptığı analizi ürküten bir sonuca varıyor: Sağlıklı yaşam yıllarının kaybı göz önüne alındığında, sokağa çıkma kısıtlanmalarına başlamamak daha iyi olurdu.

Bu sonuca varılmasında önemli bir faktör, COVID-19'dan ölenlerin çoğunun ileri yaşta veya ek rahatsızlıklara sahip olmasıdır. Frijters tartışmaya açık bazı varsayımlarda bulunuyor: Tüm ekonomik gerilemeyi hükümetin kısıtlama kararlarına bağlıyor ancak COVID-19 nedeniyle ekonomide önemli sorunların çıkması her durumda kaçınılmaz. Ayrıca, Frijters'in ölüm oranı tahmini, aşırı yüklenme nedeniyle yoğun bakım ünitelerinin yeni hastaları kabul edememesi durumunda ortaya çıkabilecek ek ölümleri hesaba katmamaktadır.

Her durumda, sadece sağlıklı yaşam yılı hesabına dayanarak düşünmek dar bir bakış açısı olur. Tek önemli olan sağlık değil. Asıl yapmamız gereken, farklı politikaların genel refahımız üzerindeki etkisini karşılaştırmaktır.

Bunu yapmak için, Dünya Mutluluk Raporu'nu hazırlayan akademisyenlerin öncülük ettiği bir yaklaşım olarak, hayatlarından ne kadar mutlu ve memnun olduklarına dair bireylerin cevapları üzerinden refahı ölçmenin en iyi yol olduğunu düşünüyoruz. Bunu yapmamız, ilkesel olarak, COVID-19'a veya diğer herhangi bir sistemsel riske nasıl yanıt verileceğine karar verirken karşılaştırılması zor hususları tartabileceğimiz anlamına gelir.

Neredeyse tamamı pandemi nedeniyle, sadece iki haftada ABD'de on milyon iş kaybedildi. Hindistan'da kısıtlamalar, birçoğu hiçbir desteğe sahip olmayan göçmen işçileri mahvetti. Hepimiz işsizliğin kötü olduğu konusunda hemfikiriz ancak işsizliği sağlıklı yaşam yıllarıyla nasıl değiş tokuş etmemiz gerektiği belli değil.

Doğrudan refah açısından düşünmek bu karşılaştırmayı yapabilmemizi sağlar. İşsizliğin refah üzerinde korkunç etkileri vardır ve bireylerin yaşam memnuniyetini % 20 azaltır. Bu bilgiyle, kısıtlamaların insani maliyetlerini, yaşam sürelerini uzatarak kazanılan refah ile karşılaştırabiliriz. Daha geniş bir analiz, sosyal izolasyon ve kaygı gibi diğer etkileri içerecek ve kısıtlamaların ne zaman kaldırılması gerektiğini bize söyleyecektir.

COVID-19 bir süre daha bizimle olacak. Aylarca uygulanan sokağa çıkma kısıtlamaları doğru politika mıdır? Bilmiyoruz ve bu soruya kendi kendimize cevap veremiyoruz. Ampirik araştırmacıların, sonuçları servet veya sağlık açısından değil, nihai ölçü birimi olan refah açısından hesaplama gayretine girişmesi gerekir.

tercumeodasi.org